Sözcükler Arası Anlam İlişkileri Konu Anlatımı


Giriş

Sözcükler arasındaki anlam ilişkileri dilin zenginliği ve derinliğini yansıtır. Kelimelerin birbiriyle olan bağlantıları, iletişimde kullanılan araçları zenginleştirerek ifade gücünü artırır. Bu konu, dil bilgisinin temel taşlarından biridir ve kelimeler arasındaki nüansları keşfetmek bize dili daha etkili kullanma konusunda önemli ipuçları verir.

Anlam ilişkileri, yazımızda kelime dağarcığımızı genişletmenin yanı sıra düşünsel kapasitemizi de

geliştirir. Kelimelerin çeşitli anlamlarını keşfetmek bizi farklı bakış açılarına yönlendirir ve kavramsal esnekliğimizi artırır. Bundan dolayı sözcükler arası anlam ilişkilerini incelemek, hem dil becerilerimizi hem de düşünsel yeteneklerimizi güçlendirme konusunda bize destek olur.

Sözcükler Arası Anlam İlişkileri Nedir?

Dilin zenginliği ve derinliği, sözcükler arasındaki anlam ilişkileri sayesinde ortaya çıkar. Sözcükler, eş anlamlılar, zıt anlamlılar, yakın anlamlılar ve daha birçok ilişki yoluyla birbirleriyle bağ kurar. Bu ilişkiler dilin inceliklerini keşfetmemize olanak tanır ve iletişimde daha etkili ifadeler kullanmamızı sağlar.

Eş anlamlı kelimeler benzer anlamları temsil ederken, zıt anlamlılar tamamen karşıt kavramları yansıtır. Yakın anlamlı kelimeler ise ince nüans farkları taşıyarak iletişi zenginleştirir. Sözcükler arasındaki bu karmaşık ilişkiler hem dilbilim açısından ilginç bir konu sunar hem de yazılı ve sözlü iletişimde doğru ifadeleri seçmede rehber olur.

Eş Anlamlılar

Aynı varlığı, nesneyi ya da kavramı gösteren sözcüklerdir. Aslında hiçbir dilde birbirinin tıpatıp aynısı olan eş anlamlı sözcük yoktur. Bu tür sözcüklerin ilk bakışta anlamlarının aynı olduğu sanılır.  Fakat çok ince bir anlam ayrılığı vardır. Bugün dilimizdeki 

"çevirmek, döndürmek", "yollamak, göndermek", "bıkmak, usanmak" 

sözcükleri görünüşte eş anlamlı sayılabilir. 

Fakat aslında bu sözler ayrı köklerden türemiş ve anlamca birbirine çok yaklaşmış olan sözcüklerdir.

Örnek(ler)
İri - büyük - kocaman / Bitmek - tükenmek / Cihan - dünya - alem  Üzüntü - gam - keder / Diyar - ülke


Yazılışları ve okunuşları farklı olmasına rağmen aynı anlamı taşıyan sözcüklerdir. Bu tür sözcükler birbirlerinin yerine kullanılabilir. Eş anlamlılık çoğunlukla Türkçe sözcüklerle dilimize yabancı dillerden girmiş sözcükler arasındadır.

Yakın Anlamlı Sözcükler
 Anlamca aynı değil de birbirine benzer ve yakın olan sözcüklerdir. 
Dilimizde eş anlamlılıktan çok yakın anlamlılık daha yaygın bir kullanıma sahiptir. 

Eş anlamlı sözcüklerde anlam eşitliği varken (sesteş-eşsesli, uğraşmak-didinmek vb.) 

yakın anlamlı sözcüklerde anlamca yakın olma özelliği vardır.

Örnek(ler)
Sözünü onaylamadığım için bana darıldı.  
Toplantıya çağrılmazsa bize gücenir.


UYARI
Sözcüklerin eş ya da yakın anlamlı olup olmadıkları cümle içindeki kullanımlarıyla belirlenir. Örneğin, "ak-beyaz" ve "siyah-kara" sözcükleri tek başlarına kullanıldıklarında eş anlamlıdırlar. Fakat "Ak akçe kara gün içindir." gibi bir kullanımda "ak ve kara" sözcüklerinin eş anlamlısı "beyaz ve siyah" değildir.

Dilimizin zenginliği sayesinde, pek çok sözcük benzer anlamları ifade etmektedir. Eş anlamlılar, iletişimde ifade gücünü arttırarak metinlerin akıcılığını ve çekiciliğini artırır. Yazarlar, kelimeler arasındaki bu ince nüansları ustaca kullanarak eserlerine derinlik katar.

Kelimeler arasındaki eş anlamlılıkların farkında olan okuyucular, metinleri daha kolay kavrar ve yazarın amacını daha iyi anlar. Bu durum ise dil bilincini geliştirirken aynı zamanda kelime dağarcığını da zenginleştirir. Eş anlamlılar keşfedildikçe dilimizin büyüleyici dünyasına olan sevgimiz de artar.

Örnek(ler)
» siyah – kara
» cevap – yanıt
» kalp – yürek – gönül
» kelime – sözcük
» ileti – mesaj
» özgün – orijinal
» dil – lisan
» bellek – hafıza
» uygarlık – medeniyet
» al – kırmızı
» misafir – konuk
» fiil – eylem
» model – örnek
» ölçüt – kıstas – kriter
» belgegeçer – faks
» ilginç – enteresan
» varsıl – zengin
» yoksul – fakir


Bazı durumlarda eş anlamlı kelimeler birbirinin yerini tutmayabilir:

Örnek(ler)
» Kara bahtlı bir adamdı.
cümlesindeki “kara bahtlı” söz grubu “kötü şanslı” anlamında kullanılmıştır. Dolayısıyla kara bahtlı yerine siyah bahtlı demek de anlamsız olur. Bu yüzden bu cümledeki “kara” kelimesinin eş anlamlısı “kötü” kelimesidir.

Zıt Anlamlılar

Anlamca birbirinin karşıtı olan, birbiriyle çelişen kelimelere zıt anlamlı kelimeler adı verilir. Türkçemizde her sözcüğün eş anlamlısı olmadığı gibi zıt anlamlısı da yoktur. Zıt anlamlı sözcükler genellikle nitelik veya nicelik bildiren sözcüklerde yani sıfat ve zarf özelliğindeki sözcüklerde bulunur.

Anlamları birbirine karşıt olan kavramları bildiren sözcüklerdir. Birbirine karşıt yargılar verilirken karşıt anlamlı sözcüklerden yararlanılır. Bu açıklamadan şu anlam çıkar. Karşıtlığın oluşabilmesi için, sözcüklerin uç noktalarda bulunma zorunluluğu vardır.

Sözgelimi 
"yaşam - ölüm" iki uç noktada bulunduğu için karşıt anlamlıyken
"zayıf - dolgun" yaklaşık karşılığı gösterir ve uzak anlamlı olarak kabul edilir. 


Örnek(ler)
Gülmek - ağlamak / Dar - geniş / Er - geç / Alçak - yüksek / Sert - yumuşak


UYARI
Bir sözcüğün olumsuz kullanılmış şekli onun karşıt anlamını oluşturmaz.  
Sözgelimi "oturmak" sözcüğünün karşıtı "oturmamak" değil "kalmak" tır. 

Bir sözcüğün karşıt anlamlısını o sözcüğün cümle içinde kazandığı anlam belirler.  

"zor - kolay" Midesinden zoru var. (Bu cümlede "kolayın karşıtı değildir.) 
Bu ders oldukça zormuş.                  (Bu cümlede "Kolay'ın karşıtıdır.)

Karşıt anlamlılık ilişkisi "ad, sıfat, zarf ve eylem" türündeki sözcükler arasında olabilir.
Dilimizde zengin bir kelime hazinesi bulunmakta ve bu hazinede zıt anlamlı kelimeler de önemli bir yere sahiptir. Zıt anlamlı kelimeler, birbirine tamamen karşıt anlamlar içeren kelimelerdir. Bu tür kelimeler, dilin renklerini ve derinliğini arttırarak iletişimi daha etkili hale getirir.

Örneğin, "sıcak" ile "soğuk", "büyük" ile "küçük", "gece" ile "gündüz" gibi zıt anlamlar arasında güçlü bir karşıtlık vardır. Bu tür kelime çiftleri hem yazılı hem de sözlü iletişimde metni daha canlı hale getirerek dinleyici veya okuyucunun dikkatini çeker ve metnin akıcılığını artırır.

Örnek(ler)

» uzak ↔ yakın
» bulanık ↔ berrak
» kirli ↔ temiz
» ileri ↔ geri
» güzel ↔ çirkin
» iç ↔ dış
» soğuk ↔ sıcak
» sık ↔ seyrek
» iyimser ↔ kötümser
» inmek ↔ çıkmak
» sağ ↔ sol
» zengin ↔ fakir


Bir sözcüğün olumsuzu, o sözcüğün zıt anlamlısı değildir.

Örnek(ler)
» gelmek – gelmemek (olumsuzu)
» gelmek – gitmek (zıt anlamlısı)

» kirli – kirsiz (olumsuzu)
» kirli – temiz (zıt anlamlısı)

» almak – almamak (olumsuzu)
» almak – vermek (zıt anlamlısı)

Sözcüklerin karşıt anlamlı olabilmesi için her ikisinin de gerçek ya da mecaz anlamlı olması gerekir.

Örnek(ler)
» Dün akşam bize geldi. (gerçek anlam)
» Bu işin sonu nereye gider? (mecaz anlam)
Yukarıdaki cümlelerde gelmek ve gitmek birbirinin karşıtı değildir; çünkü gelmek gerçek anlamıyla, gitmek mecaz anlamıyla kullanılmıştır.

Yakın Anlamlılar

Yazılışı ve okunuşu farklı olan, anlamdaş gibi göründüğü hâlde birbirinin yerini tamamen tutamayan, yani aralarında anlam ayrıntısı bulunan kelimelerdir. Bunlar çoğunlukla Türkçe kelimelerdir.
Sözcükler arasındaki ince anlam farklarını keşfetmek dil zenginliğimizi artırır. Yakın anlamlı kelimeler, iletişimde nüansları vurgulamamıza yardımcı olur. Bu farklılıklar, kelime seçiminde ve ifade gücünde incelik katmanın önemini gösterir.

Yakın anlamlı kelimeler arasındaki ince çizgiyi ayırt etmek, dilin derinliklerine doğru keyifli bir yolculuğa çıkarmaktadır. Kelimelerin eş anlamlısı gibi görünen ancak farklı duygu ve çağrışımlara sahip olanları keşfetmek, dilimizi zenginleştiren bir deneyim sunar.

Örnek(ler)
» basmak – çiğnemek – ezmek
» tutmak – yakalamak
» korkak – çekingen
» saçmak – dağıtmak
» dargın – küskün – kırgın
» tanıdık – bildik

Eş Sesli (Sesteş) Kelimeler

Yazılış ve okunuşları aynı olan; ama anlamları birbirinden farklı olan sözcüklere eş sesli (sesteş) sözcükler denir. Bunlar yalın hâlde olabildikleri gibi ek almış hâlde de olabilirler.

Örnek(ler)
Yüzünde kan lekesi vardı.
Sen hala onun söylediklerine kan.
Ay'a bu ay yeni bir uzay aracı gönderilecekmiş.
Yüzünü asma, öbür sınavda yüz alırsın.
Gül sen, gülün olayım.
Köyün ortasından geçen çay, çay bahçelerini suluyor


Uyarılar :
Sesteş, sözcüklerde kimi zaman yalnızca anlam ayrılığı, kimi zaman da hem anlam hem de tür ayrılığı söz konusu olur. 
  • Saçındaki kır çektiği acıları gösteriyor.    
  • Elindeki bardağı düşürüp kırdı.  
        Hem anlam, hem de tür farklılığı söz konusudur.
  • Ayakkabısının bağı çözülmüş.     
  • Bağa girdik, üzüm topladık. 
        Yalnızca anlam farklılığı söz konusudur.
Eş seslilik çoğu kez çok anlamlılıkla karıştırılmaktadır. Oysa sesteşlikte, sözcüğün kazandığı her farklı anlam temel anlam olup bu temel anlamlardan birine bağlı olarak ortaya çıkan yan ya  da mecaz anlamlar sesteşlik değil çok anlamlılık olarak adlandırılır.

Örnek(ler)
Gemideki tayfalardan biri kara göründü diye bağırdı. 
Kara gecede bir tek yıldız bile yoktu.
Cümlelerinde geçen "kara" sözcükleri eş seslidir.
 "Kara yazım gene değişmedi" cümlesinde "kara" sözcüğü bunların sesteşi değil, renk "kara" ya bağlı olarak yapılmış bir çok anlamlılıktır.

Eş sesli sözcüklerle "ortak kökler" karıştırılmamalıdır. 
Çünkü ortak kökler arasında bir anlam yakınlığı varken, sesteş sözcükler arasında hiçbir anlam yakınlığı yoktur. 

Örnek(ler)
Boya - Renkli boya, Duvarı boyadı.
Al - Al bir ata binmişti.
Eski - Eski elbise, Araba eskidi. 
Ortak kök
Bana da gömlek al.

Sesteş
Barış - Barış yapıldı, Yakında barışırlar.
Kır at yarışmaya giremedi. 
Şunu da çöpe at.

Sesteş bir sözcüğün iki farklı anlamını da düşündürecek biçimde kullanılmasıyla oluşan sanata tevriye denir. 

Ak gerdana bir ben gerek. (Siyah nokta, I. Tekil kişi) 
Ulusun, korkma nasıl böyle bir imanı boğar. (Yüce - büyük, bağırıp ulumak)

Sesteş sözcüklerin bir arada kullanılmasıyla oluşan sanata cinas denir. 
Geçtikçe bembeyaz giyinenler üçer beşer Gördüm ki ahiret denilen yerdedir beşer.


Diğer Toplu Örnekler

Yol
» Bu yolu takip etmemiz gerek. (yol: Bir yerden bir yere ulaşmak için üzerinde yürüdüğümüz yer) » Kardeşimle birlikte bahçedeki otları yolduk. (yolmak: Çekip koparmak)

Yüz
» Yüzü bana dönüktü. (yüz: Çehre, surat, sima)
» Düğününe yüz kişi gelmiş. (yüz: Doksan dokuzdan sonra gelen sayı)
» Kıyıda iki çocuk yüzüyordu. (yüzmek: Suda ilerlemek)
» Koyunun derisini yüzdüler. (yüzmek: Derisini çıkarmak, soymak)

El
» Telefonu bütün gün elinden bırakmadı. (el: İnsanın tutmaya ve iş görmeye yarayan organı)
» Eller ne derse desin, önemli değil. (el: Yabancı)

Somut ve Soyut Anlamlı Sözcükler :

Bir sözcük, duyu organlarından biri yoluyla algılanabilen bir varlığı gösterirse "somut anlamlı", duyu organları yoluyla algılanamayıp da zihinde var olan kavramları gösterirse "soyut anlamlı" sözcük adını alır. 

Örnek(ler)

Ağaç, taş, hava, ses, koku, çiçek. Rüzgâr, yağmur, soğuk, sıcak, ekşi, acı (tat), çiçek, gürültü, aydınlık, karanlık, mavi, koku, uzun, deniz… (somut anlam)


Mutluluk, Sevgi, korku, kin, dostluk, insanlık, 
iyilik, kötülük, nefret, kıskançlık, ayrılık, özlem, aşk, acı (üzüntü), mutluluk, vicdan, umut, sevinç, keder…(soyut anlam) 


Somut ve Soyut Anlamla İlgili Uyarılar :
Bir sözcük temel anlamıyla somutken cümlede kazandığı anlamıyla soyut olabilir.
Bu yüzden sözcükler somutluk soyutluk yönünden değerlendirilirken cümle içinde kazandığı anlama göre değerlendirilir. 


Örnek

Sözgelimi "hava" sözcüğü dokunma duyusuyla ilgili somut bir anlam taşırken "Eski eşyalar salona ayrı bir hava vermiş." cümlesinde soyut bir anlam kazanacak şekilde kullanılmıştır.


Aktarma yoluyla somut anlamlı bir sözcük bir somut anlam daha kazanarak kullanılabilir. 

Örnek

Organ adı olan somut anlamlı "ayak" sözcüğü, "sıranın ayağı, masanın ayağı, köprünün ayağı" gibi kullanımlarda yeni bir somut anlam kazanmıştır.


Soyut bir kavramın gözle görünür kılınması için somut anlamlı bir sözcükle anlatılması söz konusu olabilir. Bu duruma somutlama denir. 

Örnek

Bu sözlerin onu kırmış. ("Üzmek","kırmak" la somutlaştırılmıştır.)

Sanki bakışlarıyla bizi eziyordu. ("aşağılayıp, küçümsemek","ezmek" le somutlaştırılmıştır.)

Kanunları çiğnemek suçtur. ("ihlal edip, uymamak", "çiğnemek" sözcüğüyle somutlaştırılmıştır.) 

Deyimlerimizin bir bölümü somutlamaya örnektir. Örnek :

Öküz altında buzağı aramak (Akla uymayan bahanelerle suç ve suçlu bulma çabası)

Öp babanın elini (beklenmedik bir durum)

Örümcek kafalı (geri düşünceli, yenilikleri kabul etmeyen)


Soyut anlamlı bir sözcük cümle içinde bir soyut anlam daha kazanarak kullanılabilir. 


Örnek

Karnım henüz doymuş değil. (soyut-temel anlam) Ömrü boyunca okudu, hala okumaya doydu diyemem. (Soyut-mecaz anlam)


Nicel ve Nitel Anlamlı Sözcükler :

Bir sözcük, herhangi bir şeyin, sayılabilen, ölçülebilen, artıp azalabilen durumunu bildirirse nicelik anlamlı olur.  
Sözgelimi "Elinde büyük bir paket vardı." cümlesinde "büyük" sözcüğü paketin ölçülebilen durumunu gösterdiği için nicel anlam taşır. 

Örnek :  
  • Bu işten iyi para kazandı. (Paranın miktarını gösterir, nicel anlamlıdır.)
  • Evin geniş bir salonu vardı. (Salonun ölçülebilen özelliğini gösterir.) 
  • Bahçede büyük bir kalabalık vardı. (Kalabalığın sayılabilen durumunu gösterir.)

Bir sözcük herhangi bir şeyin nasıl olduğunu, ne durumda bulunduğunu özelliğini gösterirse nitel anlamlı olur. 

Örneğin :
"Kapıda kırmızı bir araba vardı." cümlesinde " kırmızı sözcüğü arabanın sayılabilen, ölçülebilen durumunu değil de"nasıl olduğunu, rengini, özelliğini" gösterir, nitel anlam taşır.

 UYARI
Aynı sözcük farklı cümlelerde nicelik ya da nitelik gösterebilir. Bu değişme çok anlamlılığın bir sonucudur. 
  • Kapıyı küçük bir kız açtı. (nicel anlamlı)
  • Beni küçük düşürmekle ne kazandın? (nitel anlamlı)
  • Derin bir kuyudan su çekerdik. (nicel anlamlı)
  • Edebiyatımızın derin bir yazarıydı o. (nitel anlamlı)

Bu binadaki dairelerin oldukça geniş odaları var. 
Ağacın uzun dallarını testereyle kestim.
Okul, yüksek binaların arasında kalmış.
Sırtında ağır bir çantayla güç bela yürüyordu.
İşyerime yakın bir ev satın almak istiyorum.

Yukarıdaki örneklerde koyu yazılan sözcükler 
– odanın genişliği, dalların uzunluğu, binaların yüksekliği, çantanın ağırlığı, evin yakınlığı 
ölçülebilir özellikleri gösterdiği için nicel anlamlıdır. 

Sözcükler cümle içindeki kullanımına göre bazen nicel bazen de nitel anlamlı olabilir.
Örnek(ler)
Okul yıllarında onunla yakın arkadaştık. (nitel anlam)
Stadyum evimize çok yakındı. (nicel anlam)

Birinci örnekteki “yakın” sözcüğü “içten, sıkı” anlamında kullanılmıştır. İki arkadaş arasındaki yakınlık belli bir ölçü aletiyle ölçülemez. Bu yüzden yakın sözcüğü nitel anlamlı bir sözcüktür. İkinci örnekteki “yakın” sözcüğü ise, ölçülebilir bir özellik olduğu için nicel anlamlıdır. Evin stadyuma olan uzaklığı metreyle ölçülebilir.

Annesinin güzel gözleri vardı. (nitel anlam)
Bu işten güzel para kazanmışlar. (nicel anlam)

Birinci örnekteki “güzel” sözcüğü, ölçülemeyen bir nitelik bildirdiği için nitel anlamlıdır. Gözlerin ne derece güzel olduğunu ölçen bir alet yoktur.

İkinci örnekteki “güzel” sözcüğü ise “çok” anlamında kullanılmıştır. Paranın ne kadar kazanıldığı hesaplanabileceği için “güzel” sözcüğü nicel anlamlıdır.

Ad Aktarması (Mecazımürsel) (Düz Değişmece)

Bir sözcüğün benzetme amacı güdülmeden başka bir sözcüğün yerine kullanılmasıdır.

Örnek(ler)
»Seni şirketten aradılar.
Yukarıdaki cümlede “şirket” sözcüğünde ad aktarması vardır.
Burada şirkette görevli birinin, örneğin sekreterin araması söz konusudur.
Ama cümlede “şirketten” sözü ile genel söylenip, özel anlam anlatılmak istenmiştir.

Başka bir anlatımla  "bir sözcük ya da sözün, benzetme amacı güdülmeden, anlamca ilgili olduğu başka bir sözcük ya da söz yerine kullanılmasıdır." 
 
Bu mecaz türüne, "düz değişmece" de denir.

Örnek(ler)
Beyaz Saray bu olaya sıcak bakmıyor. (Amerika Birleşik Devletleri Başkanlığı)
Soba yandı (İçindeki odun - kömür)
Çankaya bu yasayı onaylamaz (Cumhurbaşkanlığı)
Okul geziye gitti. (Okuldaki öğrenciler)
Mozart'ı severim. (Mozart'ın bestelerini)
Doğu kan ağlıyor. (Doğu yönündeki bölgeler) 
Sokağın ilk girişindeki apartmanda oturuyorum.  (Apartmanın dairesi)
Herkes başının üstünde bir çatı olmasını ister.    (Ev)
Düşük bir maaşla beş canı besliyor. (İnsan)
Biz Yahya Kemal’i okuyarak yetiştik.  (Romanını)
Törende bütün kasaba meydanda toplanmıştı.   (Kasaba halkı)
Bardağını bitir de sana çay doldurayım.  (Çayını bitir) 
Batı’nın tavrını anlamak güç.  (Avrupa ülkeleri) 

Argo
Genel dilin sözcüklerine yan anlamlar kazandırarak genel dilden ayrılan, bir meslek ya da topluluk arasında kullanılan özel dile argo denir. 
Argo, tek sözcükten oluşabileceği gibi söz öbekleri vedeyimlerden de oluşabilir.

Örnek(ler)
Okutmak (elden çıkarıp - satmak)
racon (adet - usül)
şabanlık (aptallık - sersemlik)
keklemek (kandırmak - aldatmak) 

Anlam (Deyim) Aktarması

Aralarında çeşitli yönlerden ilgi bulunan iki şey arasında benzerlik ilişkisi yoluyla, birinin adını diğerine veren anlamlandırmaya deyim aktarması denir. 

Deyim Aktarması şu yollarla yapılır :
  • Vücut parçaları ve organ adlarının doğaya aktarılmasıyla.
    Baş (vücut parçası, organ adı temel anlam)
     Yokuşun başı - Toplu iğnenin başı - İki baş soğan - Dağ başı - Başa güreşmek
  • İnsanla ilgili özelliklerin insan dışındaki varlıklara aktarılması yoluyla.
    Ağlamak (gözyaşı dökmek temel anlam)
    Gökyüzündeki bulutlar, ağlıyordu bu ölüme.
    Bir diş sarımsak ( Yan Anlam )
    Gülen Güneş       ( Mecaz Anlam ) 
  • Doğayla ilgili özelliklerin insana aktarılmasıyla.
    Değnek (bir tür sopa temel anlam)
    Kıyman a zalımlar kıyman Kör karının bir değneği (oğul)
    Aslanım, yaptığın bu iş doğru değil!
    O tilkiye söyle, borcunu ödesin.
    Senin kadar pişkinini de görmedim.
    Paslanmış beyinlerle olmaz bu iş.
  • Doğayla ilgili özelliklerin yine doğaya aktarılması yoluyla.
    Minik fare kükredi. (Aslana ait "kükreme" özelliği fareye aktarılmış.)
    Deniz bütün gece kudurdu. (Köpeğe ait "kudurma" özelliği denize aktarılmış.)
    Karlar uçuşurdu camlarda.
    Rüzgârlar ulurdu sabaha kadar.
  • Duyu aktarması yoluyla.
    Acı (tadı ağzı yakan, tatma duyusuna ait olan)
    acı soğuk (dokunma duyusuna aktarılmış)
    acı çığlık (işitme duyusuna aktarılmış)
    sıcak (dokunma duyusuyla ilgilidir)
    sıcak bakış (görme duyusuna aktarılmış)
    sıcak konuşma (işitme duyusuna aktarılmış)
    Acı bir çığlık duyuldu. (Tat alma duyusundan işitme duyusuna)
    Keskin bir koku içeriye yayılmıştı. (Dokunma duyusundan koklama duyusuna)
    Yumuşak bir sesi var. (Dokunma duyusundan işitme duyusuna)
    Yanık bir türkü tutturdu. (Görme duyusundan işitme duyusuna) 
kısaca tanımlamak gerekirse, bir sözcüğün benzetme amacı ile başka bir sözcük yerine kullanılmasına anlam (deyim) aktarması denir. Anlam aktarması, anlatımı güçlendirmek ya da duygu ve düşünceleri kısa yoldan anlatmak için başvurulan bir yöntemdir.

Sık Sorulan Sorular

1. Eş anlamlılar ve zıt anlamlılar arasındaki fark nedir?

Eş anlamlılar aynı veya benzer anlamlara sahip kelimelerdir, zıt anlamlılar ise tam tersi anlamlara sahip kelimelerdir.

2. Sözcükler arası anlam ilişkileri neden önemlidir?

Doğru anlam ilişkileri kurmak, yazılı ve sözlü iletişimde daha etkili olmayı sağlar ve metinleri daha anlaşılır kılar.

3. Deyişler ve deyimler nasıl kullanılmalıdır?

Deyişler ve deyimler genellikle günlük konuşma dilinde kullanılır ve metni daha renkli hale getirirler.

Bu blog yazısında Türkçe 8.sınıf düzeyinde sözcükler arası anlam ilişkileri konusunu mümkün oldukça detaylı bir şekilde ele almaya çalıştık. 


Her türlü sorunuz için yorum bölümünden bizimle iletişime geçebilirsiniz.


ismail GÜVEN

Halen Anadolu üniversitesi "Web Tasarım ve
Kodlama" öğrencisidir.
Anadolu üniversitesi işletme lisans mezunu | (1992) .
Uludağ Üniversitesi- "Basic Bilgisayar
Programcılığı" - 1985
BEBIM - "Programcılık" - 1987-1989

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski